loader image

Kadın; özverili ve yapıcı kişilik özellikleri olan, aile kurumunun etkin ve üreten bir ferdi, temel değerlerin taşıyıcısı ve koruyucusu, hayatın estetik bir değeri ve dünyayı güzelleştiren en temel unsurlardan biri ve daha nice güzel özelliklere sahip bir varlık. Bu varlığın incitilmesi, istismar edilmesi ve baskı altında tutulması gibi çeşitli uygulamalarda toplum vicdanında, temelde bu özelliklere sahip olmasından dolayı, kabul görmüyor.

Genelde kendi ayakları üzerinde duramayan, maddi özgürlüğü bulunmayan kadınların şiddete uğradığı düşüncesi hakimdir. Oysa çalışan, ekonomik özgürlüğünü elinde bulunduran kadınlarımızın da şiddete uğradığı bir vakıadır. Kadınlarımızın yaşadığı şiddeti sadece aile içinde ki fiziksel şiddet olarak değerlendirmek tamamıyla yanlış bir düşünce olmakla beraber kadınlarımızın uğradığı tacizler, psikolojik şiddetler göz ardı edilemeyecek durumları ortaya çıkarmaktadır.

Kadınların ikinci sınıf bireyler olarak görülmesi, emeklerinin değersizleştirilmesi insanlığın en büyük ayıbıdır. Kadına ve kız çocuklarına şiddetin hiçbir meşru açıklaması olmamakla beraber ne saptırılmış dini inançların altına sığınmak ne de töreler bu ayıba mazeret olabilir. Kadına şiddet bizim kültürümüzün de dinimizin de bir öğesi değildir.

Kadına yönelik şiddetle ilgili mücadelemizde duyarlılığı arttırarak, kadını ve erkeği bilinçlendirerek kadınlarımızın yalnızlık, savunmasızlık duygularını hissetmedikleri bir toplum yaratma çabası içindeyiz. Biz bu ayıpla mücadelemizi sonuna kadar devam ettireceğiz ve inanıyorum ki bu mücadelemizi vicdan sahibi her insan da canı gönülden destekleyecektir.

Kadına yönelik şiddeti önlemek için attığımız önemli adımlardan biri; Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılan ‘Kadına Yönelik Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Sözleşme’. Uluslararası hukukta kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet konusunda yaptırım gücü olan ilk sözleşme niteliği taşımaktadır. Sözleşme İstanbul’da imzaya açılmış olması nedeniyle İstanbul Sözleşmesi olarak anılmaktadır. İlk defa bağlayıcı ve kadına yönelik şiddetin insan hakları ihlali olduğunun vurgulandığı bu sözleşmede, ayrıca bağımsız bir denetim mekanizması kurulmasına ilişkin düzenleme yapılmıştır. Sözleşmede şiddetin kadın erkek eşitsizliğinin bir sonucu olduğu vurgulanmıştır. Sözleşme hem CEDAW’ın güçlenmesine hem de CEDAW’da düzenlenen ayrımcılığın kaldırılmasına eşitliğin sağlanmasına destek oluşturacak niteliktedir. Türkiye, imzaya açılma töreninde 13 ülkenin imzaladığı sözleşmeye imza koyan ve onaylayan ilk ülke olmuştur.

Kadına yönelik ne fiziksel ne psikolojik şiddetin yaşanmadığı bir ülke olmak için mücadelemizin arkasında durmaktan hiçbir zaman vazgeçmeyip bu çağdışı ayıbı azaltarak yok etmek için elimizden geleni yapıyor ve yapmaya devam ediyoruz.

Bu önemli gün vesilesiyle kadına yönelik şiddetin durdurulduğu kadınlarla erkeklerin eşit haklara sahip olduğu bir Dünya isteğimi yineliyorum. Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele gününde, bu acıyı yaşayan tüm kadınların yanında olduğumuzu bir kez daha hatırlatmak istiyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

dbLogoBeyaz doçent copy
akp

© 2024. Tüm Hakları Saklıdır. Sitede bulunan hiçbir materyal izinsiz kullanılamaz.