loader image

Başbakanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 Mayıs 2014 Grup Konuşması

Şehitlerimizin, Soma’daki 301 şehidimiz ve bunun dışındaki tüm şehitlerimizin ruhları şad olsun, Rabbim ailelerine özellikle sabırlar lütfetsin diyorum, yaralılarımıza da tekrar Allah’tan şifalar diliyorum.

Bugünkü Grup Toplantımıza katılan tüm misafirlerimize de bu vesileyle hoş geldiniz diyor, ahde vefalarından dolayı her birine tek tek teşekkür ediyorum.

Balkan ülkelerinden Arnavutluk, Bosna Hersek, Bulgaristan, Kosova, Makedonya’dan gelen 40 genç kardeşimize de ayrıca hoş geldiniz diyorum.

Değerli arkadaşlarım, malum geçtiğimiz hafta Salı günü Manisa’nın Soma ilçesinden gelen acı bir haberle milletçe hepimiz derinden sarsıldık. Soma ilçesi Eynez mevkiinde bulunan özel sektöre ait maden ocağında saat 15:10, bu esnada bir kaza meydana geldi. Haberin öğrenilmesinin ardından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımızla o an beraberdik ve kendisine hemen Soma’ya hareket etmesi noktasındaki talimatımızı verdik ve ekibini de derledi, toparladı, Balıkesir, Manisa, bu illerin milletvekili arkadaşlarımla beraber hemen Soma’ya hareket ettiler. Manisa İl AFAD Birimi bölgeye hareket ederek onlar da olay yerine ulaştı, aynı şekilde Kızılay olay yerine ulaştı, ardından Zonguldak’tan 19 kişilik Türkiye taş kömürü uzman araştırma ekibini, bu arada Genelkurmay Başkanlığımıza ait bir helikopter de Soma’ya ulaştı. Aynı anda İzmir ve Balıkesir’den uzman ekipler madene sevk edildiler. Yine ilk anda Manisa, İzmir ve Balıkesir’den 23 ambulans, İzmir’den bir ambulans helikopter bölgeye ulaştı. Maden kazasını, arama-kurtarma çalışmalarını Ankara’dan anbean takip ettik.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Taner Yıldız Beye ilk andan itibaren oradaki bütün bu ekiplere koordine etmesi ve orada yatıp orada kalkması ve 301 kardeşimizi maden ocağından çıkarma işlemini bitirdiği ana kadar orada kalmak suretiyle ortaya bu gayreti sebebiyle öncelikle kendisine çok çok teşekkür ediyorum, Allah kendisinden razı olsun diyorum.

Aynı şekilde yine kendisiyle beraber orada işin başından itibaren bulunan gerek Sağlık Bakanı Yardımcısı Agah Beye, gerekse Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yardımcısı Halil Beye de yine bu vesileyle işin başından itibaren orada sürece refakat etmeleri sebebiyle çok teşekkür ediyorum.

Tabi Bakanımızın Başkanlığında ilgili tüm kurumlarımızın yöneticileri, yerel yöneticiler bir üst kurul oluşturdular ve orada çalışmaları hep birlikte koordine etmenin gayreti içerisinde oldular.

Değerli arkadaşlar, kazanın ilk saatlerinde firmadan alınan bilgiler doğrultusunda 787 kişinin olduğu, bunların da 363’ünün kurtarıldığı tespit edildi. Karşımızda boyutları çok büyük bir facia vardı, arama-kurtarma yapmak, madenci kardeşlerimizi çıkarmak, yaralıları acilen hastaneye ulaştırmak, madenci yakınlarını teskin etmek, acil ihtiyaçları karşılamak, güvenliği sağlamak gibi çok sayıda faktörü dikkate almak zorundaydık. Burada, Ankara’da biz, Soma’da Sayın Bakanımız ve ekibi ilk anda bütün detayları, muhtemel bütün ihtiyaçları tespit ettik ve ilk andan itibaren de ihtiyaçları karşılamaya başladık.

Burada birkaç rakamı sizlerle paylaşmak isterim.

AFAD 156 personel ve 45 araçla, yine Türk Silahlı Kuvvetlerimize, Genelkurmay Başkanlığımıza ayrıca teşekkür ediyorum, onlar da gerek personel noktasında, bir uçak ve iki helikopterle, bunun yanında yine değişik birçok araç-gereç, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız Zonguldak’tan Çayıralan ve Tunçbilek’ten 226 personelle çalışmalara katıldı.

Sağlık Bakanlığımızın 405 personeli, doktor ve hemşirelerimiz, 6 hava aracı, 62 ambulansı bölgede hizmet verdi ve bu vesileyle ben Sağlık Bakanımıza, Bakanlığımıza, tüm doktor ve hemşirelerimize de huzurlarınızda özellikle şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum.

Kızılay bölge halkına hizmet vermek üzere 100 personel, 12 araçla bölgede çalışmalarını başlattı. Olaydan yaklaşık 2 saat, 3 saat içerisinde Kızılay da oraya yerleşti ve hemen orada çorbaydı, yemekti, aş pişmeye başladı, çünkü bütün ocakta çalışanların yakınlarına da orada bu tür hizmet verilmeye başlandı. Hepsi bir disiplin içerisinde orada yürütüldü, en ufak bir kargaşaya fırsat vermeden bunlar orada gerçekleşti.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız, Milli Eğitim Bakanlığımız, Ankara, İstanbul, Balıkesir, Denizli, İzmir, Manisa büyükşehir belediyelerimiz, Uşak ve Kütahya belediyelerimiz personel ve araçlarıyla Soma’ya koştular. Ve bu vesileyle gerek Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımıza, gerek Milli Eğitim Bakanlığımıza da ayrıca teşekkür ediyorum.

Aynı şekilde sivil toplum örgütleri de hemen Soma’ya intikal ettiler. Tabi gerek şahsım, gerek 2 başbakan yardımcım, Bülent Arınç Bey ve Beşir Atalay Bey, bizler de Sağlık Bakanımla birlikte hemen olayın üzerinden 24 saat geçmeden bizler de olay yerine intikal ettik ve bizler de olay yerinde çeşitli incelemeleri orada gerçekleştirdik.

Toplamda 2743 personel, 258 kara aracı ve 9 hava aracı Soma’da hem arama-kurtarma çalışmaları, hem yaralıların tedavisine, hem de defin çalışmalarına, yakınların rehabilitasyonuna, çeşitli ihtiyaçlarının karşılanmasına hizmet etti.

Olay mahallinde ve cenazelerin taşındığı Kırkağaç özellikle orada birer sahra hastanesi kurduk, 280 personel bu iki hastanede görev yaptılar. Bu iki hastanede şehitlerimizin ve yaralı kardeşlerimizin aileleriyle irtibat gerçekleştirildi. Tabi ilk anlarda biliyorsunuz ocaktan çıkardığımız vatandaşlarımızın, kardeşlerimizin herhangi bir sıkıntısı yoktu, ama son çıkan yaklaşık 15-20 kadar  vatandaşımızda biraz sıkıntılar vardı, ki bu yanma işleminin meydana getirdiği, orada da DNA testleri yapılmak suretiyle eşleştirmeler yapıldı, şehitlerimizin ailelerine de onlar bu vesileyle teslim edildi.

Şehitlerimizin yakınlarına destek amacıyla 4 ilde 236 psiko-sosyal meslek personeliyle 272 aileye ulaşıldı. Bu nokta da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız orada ciddi bir gayret ortaya koydu, kendilerine bundan dolayı da teşekkür ediyorum.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız ailelerimize cenaze masrafları için acil ilk etapta bir nakdi yardımda bulundular. Milli Eğitim Bakanlığımız okul odaklı kriz müdahalesi planlayarak 83 psikolojik danışman ile 79 okulu ziyaret etti, öğretmen ve öğrencilere destek programlarını başlattı. Bu vesileyle kendilerine de teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, 13 Mayıs Salı günü kazanın hemen ardından başlayan arama-kurtarma çalışmaları biliyorsunuz 4 gün sürdü, 17 Mayıs’ta madendeki tüm işçilerimiz çıkarıldı. Toplamda 486 işçimizi sağ olarak madenden çıkarmış olduk, ne yazık ki 301 işçimiz de bu elim kazada hayatını kaybetti. Şehitlerimizin de tamamının naaşı çıkarıldı ve ailelerine teslim edildi.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, biraz önce de ifade ettiğim gibi, ailelere manevi desteğin yanında maddi destek de sağlamaya başladık. Madende hayatını kaybeden işçilerimizin yasal olarak şehit sayılması için çalışmaların yapılması talimatını verdim, bu konuyla ilgili tabi ki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız başta olmak üzere bu çalışmayı sürdürecekler, yapacaklar ve Bakanlar Kurulumuzda da bu konuyu yarın değerlendirmek suretiyle bunun bütün altyapısını hazırlayarak adımlarımızı bu konuda atacağız.

Tabi ihtiyaçları tespit noktasında bir çalışmayı yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız, ki bu sabah Taner Beyle de bu konuyu da ayrıca görüştüm, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız, hatta Sağlık Bakanlığımız bir dörtlü ekiple gerekirse tüm ailelerle tek tek görüşmek suretiyle, taleplerini bizzat kendilerinden dinlemek suretiyle böyle bir adım atalım diye de düşünüyoruz, bunu da yine kendileriyle görüşeceğiz ve gereken düzenlemeleri buna göre yapacağız. Anne, babaların, kardeşlerin, çocukların, şehit yakınlarımızın yararlandığı imkanlardan yararlanması için ne gerekirse bunu yapıyoruz, yapacağız.

Ayrıca, Başbakanlıkça Soma için bildiğiniz gibi bazı suiistimallerin önünü kesmek için, bunları engellemek için AFAD’ın açmış olduğu biliyorsunuz bir yardım kampanyasını başlattık, zira birçok dernekler bu arada hemen devreye girdiler. Biz burada bu işi dernekler vesaire, belediyeler olmasın istiyoruz, hepsi AFAD, ki bu iş için kurulmuş olan bir kuruluşumuzdur, bununla bunu tamamıyla yürütelim istedik ve sadece Soma’ya ait olmak üzere AFAD bu işi yürütecektir, dolayısıyla burada Başbakan Yardımcımız Beşir Atalay Bey de AFAD’ı bu noktada koordine etmek suretiyle, ki zaten şu anda hesap açılmış durumda, bu süreç devam edecektir. Bütün yardımları tek elde topluyor ve ondan sonra da inşallah AFAD’ın ihtiyaç sahiplerine bunun ulaştırılması noktasında da bunu koordine ediyoruz.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, çok değerli misafirler; bütün büyük afetlerde olduğu gibi Soma’da yaşanan facia sonrasında da milletimiz birbirine çok daha farklı kenetlendi, acıyı yüreğinde hissetti ve acının paylaşarak azalacağı gerçeğinden hareketle Soma için seferber oldu. Bazı çok istisnai hadiseler dışında 77 milyon bir olduğunu, beraber olduğunu, kardeş olduğunu bu acı olayda tekrar tüm dünyaya gösterdi. Başbakanlık olarak bu büyük facia karşısında bildiğiniz gibi 3 gün milli yas ilan ettik ve ay yıldızlı bayraklarımızı yarıya indirdik.

Buradan öncelikle Soma faciasının acısını yüreğinde hisseden, Soma’daki kardeşlerimize maddi ve manevi destek sağlayan, özellikle de dualarıyla, Fatihalarıyla, Yasinleriyle her an Soma’daki kardeşlerimizin yanında olan aziz milletime teşekkür ediyorum.

Sayın Cumhurbaşkanımıza, Meclis Başkanımıza, Genelkurmay Başkanımıza, Soma’yı ziyaret eden, çalışmaları yerinde inceleyen, Somalıların acısını paylaşan tüm devlet erkanına teşekkür ediyorum.

Meselenin duyulmasından itibaren bu elim faciaya bir siyasi istismar vasıtası olarak bakmayıp, sağduyulu, sorumlu şekilde milletin acısını paylaşan siyasi partilerimize ve temsilcilerine çok çok teşekkür ediyorum.

Aynı şekilde sorumlu yayıncılık yapan, Soma’daki acıyı bir haber nesnesinden çok milletin ortak acısı olarak gören ve bu hissiyatla yansıtan medya kuruluşlarına, gazeteci arkadaşlarımıza bu vesileyle teşekkür ediyorum.

Milli Takımımıza, spor kulüplerimize, futbolcularımıza, vakıflara, derneklere, sivil toplum kuruluşlarımıza şükranlarımızı sunuyorum.

Yurt dışından çok sayıda devlet başkanı, başbakan, bakan çeşitli vasıtalarla taziyelerini ilettiler. Bir kısmı bizzat telefon etmek suretiyle, telefonla bu üzüntümüzü paylaşma durumunda oldular ve bir kısmı Sayın Cumhurbaşkanımızı aradılar ve Meclis Başkanımızı arayanlar oldu, hepsi bu üzüntümüzü, bu hüznümüzü bizimle paylaştılar.

Burada bir şeyi tabi özellikle vurgulamak istiyorum; beni telefonla arayarak başsağlığı temennilerini ileten dost ve kardeş ülkelerin liderlerine özellikle teşekkür etmek istiyorum. Biliyorsunuz Pakistan bizzat bir gün onlar da milli yas ilan ettiler, bayraklarını indirdiler ve Pakistan Başbakanı Sayın Navaz Şerif ve Pencap Eyaleti Başbakan Şahbaz Şerif bizzat aradılar, kendileriyle görüşmemizi yaptık.

Katar Emiri sağ olsun bizzat kendileri aradılar ve tekrar tekrar bize manen düşeni yapıyoruz, ama madden ne düşüyorsa biz bunu da yapmaya hazırız diye ısrarla bunu söylediler.  Biz teşekkürlerimizi bildirdik ve dedik ki, şu anda bütün ihtiyaçları giderecek noktayız, çok teşekkür ediyoruz, sağ olun, var olun.

Bu arada Rusya Federasyon Başkanı Sayın Putin aradılar, onlar da acımızı paylaştılar, her türlü desteğe hazır olduklarını, hatta teknoloji noktasında müşterek olarak neler yapılabilir, bu konuda ben Enerji Bakanıma talimatı verdim ve sizler Enerji Bakanınızı da bu noktada görevlendirirseniz müşterek çalışmaların içerisine girebiliriz dediler.

Aynı şekilde Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Bakir İzzetbegoviç kardeşimiz aynı şekilde ardılar, onlar acımızı paylaştılar. Tabi onlar da bildiğiniz gibi bir sel afetiyle şu anda karşı karşıya, orada da ölenlere Allah’tan rahmet diliyoruz, bütün geride kalan yakınlarına ve Bosnalı kardeşlerimize aynı şekilde başsağlığı dileğimizi iletiyoruz.

Bu arada Sırbistan’da tabi bir felaket oldu, Sırbistan Başbakanını da aradım, kendisine de bu noktada geçmiş olsun dileklerimi, başsağlığı dileklerimi de milletim adına ilettik.

Tabi bu arada Ankara’da milli gün resepsiyonlarını iptal eden Norveç ve İsrail’e teşekkür ediyorum.

Türkiye’nin acısını yürekten paylaşan, kendi ülkelerinde de bu yası bizimle beraber paylaşan, bu arada tabi ki yavru vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de yine milli yas ilan etmek suretiyle orada da bayraklar yarıya indirildi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Başbakanına, Meclis Başkanına da huzurlarınızda ayrıca teşekkür ediyorum, Cumhurbaşkanına teşekkür ediyorum.

Gerçekten dünyanın birçok ülkesi, birçok uluslararası kuruluş basın açıklamalarıyla, büyükelçilerimizi arayarak, mesajlar göndererek acımızı paylaştılar, hepsine tek tek şükranlarımı ifade ediyorum.

Gerek Soma’da, gerek çeşitli vilayetlerimizde, hatta Yurt dışında hatimler tertip eden, cenaze namazları kılan, dualar eden tüm kardeşlerimizden Allah razı olsun diyorum.

AK Parti’nin Gençlik Kollarını 81 ilde üniversitelerde düzenlediği dua programı nedeniyle ayrıca tebrik ediyor, gençlerimize ayrıca teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, çok değerli misafirler; tarifi mümkün olmayan bir acı yaşıyoruz, tarihimizde eşine çok nadir rastlanan bir facianın yaralarını sarmaya çalışıyoruz.

Madendeki kaza duyulduğu andan itibaren bütün gayretimizi madendeki kardeşlerimizin sağ olarak çıkarılmasına sarf ettik, umutlar tükendikten sonra da kardeşlerimizin oradaki cenazelerini çıkarmanın mücadelesi içinde olduk. Bütün bu süreçte biz de, sağ olsun bazı siyasetçiler de acılar daha çok tazeyken, yürekler dağlanmışken hep birlikte suçla aramak, sorumlu aramak yerine, bütünüyle şehit ve yaralı kardeşlerimize yoğunlaştık. Evet, şu anda madende hiç işçimiz kalmadı, bütün şehitlerimizi ailelerimize teslim ettik, definleri yapıldı. Şimdi artık bazı şeyleri konuşmaya başladık, bunları en ince ayrıntılarına kadar konuşacağız.

Şunu sizlerin de, aziz milletimin de çok iyi bilmesini istiyorum: Soma’ya kazanın ertesi günü yaptığımız ziyarette ifade ettim, bu acı hadisenin üzerini hiç kimse örtemez, bu acı hadisede sorumluluğu olan hiç kimse saklanamaz, gizlenemez. Burada idari ve adli bütün soruşturmalar yapılacaktır ve bunun takipçisi olacağız dedim. En ince detayına kadar bu kazanın, bu facianın takipçisi olacağız dedim. Sorumlu ya da sorumlular her kimse bizim yetkimiz dahilindeyse biz yargının alanındaysa yargıya teslim etmek suretiyle bunun hesabını soracağız dedim. İnşallah bu facianın ardından herkesim gerekli dersleri çıkaracak ve artık bu can alıcı sorunun üzerine çok daha kararlı şekilde gidilecektir.

Biz denetimleri sıklaştırmak, yasalarda, mevzuatlarda eksikleri tamamlamak, gereken adımları atmak konusunda çok daha kararlı olacağız. Özel sektörün ve sendikaların da bu alanda hassasiyetlerin attıracaklarına, bu acı tabloların tekrar yaşanmasının önüne geçeceklerine gönülden inanıyorum.

Değerli arkadaşlarım, şunu biliyoruz ki; ne yaparsak yapalım giden 301 can geri gelmeyecek, ne yaparsak yapalım eşini, evladını, babasını, kardeşini yitiren yüreklerin feryadı dinmeyecek, hiçbir söz, hiçbir temenni o kanayan yüreklere su serpemeyecek, o acılı gönülleri teselli edemeyecek. Ateş tabi ki en başta düştüğü yeri yakar, ama ben inanıyorum ki milletimizin kahir ekseriyeti, bak tamamı demiyorum, kahir ekseriyeti bu ateşi yüreğinde hissetti. Yaşamadan, tecrübe etmeden hiç kimse o sofralarda, o evlerde, o yüreklerde oluşan boşluğu anlayamaz.  Cenazeyi defnedip herkes evine dağıldığında değerli kardeşlerim, bir vakayla tabi karşıyayız, o da ruhlarda esen fırtınayı hiç kimse tahayyül edemez.

 Rabbime sonsuz kere hamdolsun ki, biz bu topraklarda yaşıyoruz, bu milletin bir mensubu olarak bin yıllardan süzülüp gelen bir metanet duygusunu bir Müslüman olarak biz içimizde hissediyoruz, bunu yaşıyoruz. Ha, bunu yaşamayanlar da olabilir, o bizim de o kadar derdimiz değil, ama biz inancımızdan gelen o metanet duygusuyla bunu yaşıyoruz. Büyük acılar yaşamış, büyük facialar yaşamış bir millet olarak belki de yeryüzündeki her milletten çok dayanışmayı, paylaşmayı, acıları ortaklaştırmayı biliyor, bunu yaşıyor ve yaşatıyoruz. Cenaze evinde ocağın tütmeyeceğini düşünüyor, evlerimizde yaptığımız yemekleri yas evlerine taşıyoruz, bizim kültürümüzde bu var. Komşunun yaşadığı acıyı hissediyor, onunla aynı yası tutuyoruz, ortaya çıkacak ihtiyaçları düşünüyor, komşunun ihtiyaçlarını karşılamak için seferber oluyoruz. O yetimleri kendi evladımız gibi görüyor, kendi evladımızdan ayrı tutmuyor, babalarının okşayamadığı başlarını biz okşuyoruz: İşte bizi millet yapan da budur. Acıları ortak olanlar millettir, aynı anda yas tutabilenler millettir, kardeşinin hüznünü kendi hüznü gibi hissedebilenler millettir, işte biz bin yıllardır aynı sevinçleri paylaşabildiğimiz, aynı acılar için ortak yasa tutabildiğimiz için milletiz.

Kardeşlerim, bu ülkenin Başbakanı olarak açıkça ifade ediyorum ki, Dicle’nin kenarında kurdun kaptığı bir koyun bile benim mesuliyetim altındadır.  Bu ülkenin bakanları, milletvekilleri olarak aynı mesuliyet sizlerin de üzerindedir.

77 milyon içinde nasıl ki sevinenlerin sevinci benim sevincimse, üzülenlerin üzüntüsü de benim hüznümdür, üzüntümdür. İnsan bazen gözyaşlarını içine akıtır, insan bazen yutkunur, kendisini sıkar, hüznünüzü içene atar. Genç yaşta ahirete irtihal eden her şehit için gözyaşlarımızı içimize akıttık, zamansız her ölüm için gözyaşlarımızı içimize akıttık, sel baskınlarında sofralarına çamur dolanlar için gözyaşlarımızı içimize akıttık, yavrularını, ciğerparelerini, canlarından birer parçayı ebediyete uğurlayan anneleri, babaları gördüğümüzde gözyaşlarımızı hep içimize akıttık. Bingöl’de, Kütahya’da, Van’da çatıları üzerlerine çöken o masum insanlar gözlerimizin önüne geldikçe gözyaşlarımızı içimize akıttık. Bingöl’de yavrularını korumak için canlı bombanın üzerine atılıp ölen bacımızı, Siirt’te kurşunlanan kızlarımızı, İstanbul’da yakılan Serap’ımızı hatırladıkça gözyaşlarımızı içimize akıttık. Burak Can’ımızın evinin önünde öldürüldüğü anı unutamadık, onun da hüznünü yaşadık. Göğ ekin gibi zamansız aramızdan ayrılıp giden her kim varsa onlar için yutkunduk, hüzünlendik, yasamızı, kederimizi içimize akıttık.

Kardeşlerim, biz yaşatmanın mücadelesi verenlerden olduk. Bu ülkede en ucuz şey can iken, canları, o kutsal emanetleri muhafaza etmenin mücadelesi içinde olduk. Faili meçhulleri durdurup canları yaşatmanın mücadelesini verdik. Yoksulluğu azaltıp canları yaşatmanın, hem de iyi yaşatmanın mücadelesini içinde olduk. Yollar yaparak, konutlar inşa ederek aileleri afetlerden korumanın, canları yaşatmanın mücadelesi içinde olduk.

Yakın tarihimizde görülmemiş şekilde sağlıkta yatırımlar yaparak, ki bu iktidarın Türkiye’de başarı grafiği içerisinde birinci sırada yer alan sağlık olmuştur, çünkü sağlıkta Türkiye’nin dört bir yanında devasa yatırımlar gerçekleştirdik ve bunları gerçekleştirmeye devam ediyoruz.

30 yıldır canımızdan can koparan, gencecik fidanlarımızı aramızdan söküp alan teröre karşı canımız ortaya koyduk, çözüm dedik, barış dedik, kardeşlik dedik, canları yaşatmanın mücadelesi içinde olduk. Sadece yaşatma mücadelesi vermedik, 77 milyonun her bir ferdi iyi yaşasın, güzel yaşasın, mutlu olsun, huzurlu olsun, güvende olsun diye 12 yıl boyunca gece-gündüz çalıştık. Her afetten, her faciadan, her kazadan dersler çıkardık, ibret aldık, yenileri yaşanmasın diye bir anne, bir baba hassasiyetiyle yolumuza devam ettik.

Kardeşlerim, Soma’da o kömür madeninde emeğiyle çalışan, alın teri dökerek kazançların en helali peşinde koşan, maalesef yaşanan kaza ile hayatlarını yitiren her bir şehit benim öz ve öz kardeşimdir.

Biz aynı davanın neferleriyiz, biz aynı hissiyatın, aynı dünyanın, aynı iklimin kardeşleriyiz. Biz onların kömür karalarını onurumuz bildiğimiz için birbirimizle kardeş olduk, biz birbirimizin alın terinden tiksinmediğimiz, emeğin ne olduğunu, emekçi olmanın, işçi olmanın ne olduğunu bildiğimiz için birbirimizi anladık. Bize nasıl makarnacı, göbeğini kaşıyan adam, bidon kafalı dedilerse, bizimle birlikte onlara da ne yazık ki aynısını söylediler. Bize nasıl iyi beslenmemiş, okumayan, cahil kitle dedilerse, işte aynen onlara da bunu söylediler. Biz aynı damarın, aynı mahzun anne, babaların evlatlarıyız. Her bir kardeşimin yüzündeki kömür karası benim de, milletimin de iftihar kaynağıdır.

O şehitler nasıl ki annelerinin, babalarının evlatlarıysa, şimdi artık benim evlatlarımdır, sizin evlatlarınızdır, 77 milyonun evladıdır. Onların geride kalan emanetleri şundan emin olunuz ki; bizim kutsal emanetlerimizdir. O şehitlerimizin annelerine, babalarına buradan sesleniyorum, siz evlatlarınızı yitirdiniz, biliniz ki bizler de evlatlarımızı yitirdik, canlarımızdan canları yitirdik, sizlerin nasıl yüreği yandıysa, bilin ki aynı derecede bizim de yüreğimiz yandı ve yanıyor. Sizin nasıl ocağınıza ateş düştüyse bizim de ocağımıza kor düştü, bizim de yüreğimiz kavruluyor. Şunu da bilin ki; bu acıyı birlikte taşıyacağız, bu yası birlikte tutacağız. Bu ateş belki sönmeyecek, ama sıkıntıları çözmek için yapılabilecek ne varsa bunu birlikte yapacağız. Hakk’a kavuşan o yavruları geri getiremezsek de, sizin yürek yaranızı sarmak için birlik olacak, o acıyı hafifletmek için her an yanınızda olacağız.

Biz onlara şehit dedik sevgili kardeşlerim, biz onları şehit mertebesine yakıştırdık, ülkesi için, vatanı için, toprağı için, sofrasındaki ekmeği, çocuğunun rızkı için alın teri döken o kardeşlerimizi biz şehitlik makamında görüyoruz. Biliyorum ki bizim acizane arzularımızın bir kıymeti yoktur, işte onun için Rabbime dua ediyorum, dua ediyoruz, Ya Rabbi, o kardeşlerimizi sen de şehitlerin olarak kabul et diye yalvarıyoruz. Ya Rabbi, o şehitleri rahmetinle kuşat, onları Cennetinle mükafatlandır diye dualar ediyoruz. Rabbim 301 şehidimizi rahmetiyle kucaklasın inşallah, 301 şehidimizin mekanı Cennet olsun inşallah. ("Amin" sesleri) 

Bir kez daha şehitlerimize hürmetlerimizi, minnet hissiyatımızı ifade ediyorum. Yakınlarına bir kez daha sabır, başsağlığı temenni ediyorum, yaralı kardeşlerimize şifalar temenni ediyorum.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, kıymetli misafirler; başkasının, hele hele milletinden bir ferdin, bir kardeşinin ölümünü sinsice pusuda beklemek herhalde esfel-i safilin diye tarif edilen, yani aşağıların en aşağısı bir mertebe olsa gerek. Evet, ne acıdır ki biz işte bu süreçte bunu da yaşadık, bunu da yaşıyoruz.

Daha cenazelerimizi madenden çıkaramadan, daha cenazelerimizi toprağa veremeden işte sinsice pusuda bekleyenler, işte o esfel-i safiliğin, aşağıların en aşağısında olanlar pusularından çıktılar ve kendilerine yakışanı yapmaya başladılar. Millet birbirine kenetlenmişken, millet ortak bir acıyı sessizce yaşamaya çalışırken, millet içinden yasını tutarken daha ilk andan itibaren birileri çıkıp kin kusmaya başladı. Anadolu’da, Trakya’da bir acı karşısında, bir elem, bir vefat karşısında benim aziz milletim susar, dişini sıkar. Kinini, öfkesini, nefretini bir kenara bırakır. Can düşmanı da olsa vefat edene hakkını helal eder, duasını okur, Fatiha’sını, Yasin’ini okur. Boynunu eğip vakarını muhafaza eder. Biz Soma’da tahammül edilemez acısını bastıramayıp feryat edenlerin hissiyatını da çok iyi anlarız ve anlıyoruz. Ancak Somalı olmayan, Soma ile hiçbir gönül bağı bulunmayan, hatta ve hatta hayatında kömür görmemiş, hayatında bir madencinin o kömür karası elini tutmamış, madencinin hissiyatıyla hiçbir ortaklık kuramamış o sinsilerin, o pusudakilerin fırsatçılığını hiçbir zaman anlamadık ve anlayamayacağız. İlla bu ülkenin, bu milletin bir ferdi olmaya gerek yok, illa o acıyı hissetmeye de gerek yok. İnsan olan, insanım diyen inanın böyle bir istismarın, böyle bir fırsatçılığın, sinsiliğin içine girmez. Daha ilk andan itibaren medyada, özellikle de sosyal medyada akla hayale gelmeyecek yalanlar yayılmaya başladı. Neymiş? İçeride o kadar değil şu kadar işçi varmış. Neymiş? Kazanın sebebi işte şuymuş. Madenin sahibi buymuş, madenin ortağı bilmem kimmiş. Yardım ekipleri Soma’ya sokulmamış. AK Partililer avukatlara saldırmış. Yok efendim, madende 15 yaşında çocuk çalıştırılmış, Suriyeli çocuklar çalıştırılmış. İçeride 120 Suriyeli işçi öldü, üzerlerine beton döküldü diye yazanlar, konuşanlar bile çıktı. Yahu asıl sizin vicdanınıza beton dökülmüş be. Bu kadar ucuzluk olur mu? Bu kadar haysiyetsizlik olur mu? Neyin peşindesiniz, neyin fırsatçılığı içindesiniz? 301 kardeşimiz vefat etmiş, 301 şehidimiz var. Biz onları içeriden çıkarmaya çalışırken, biz yasımızı tutarken bunlar çıkıyor buradan siyasi ideolojik rant devşirmenin gayreti içine giriyor. Her türlü yalan var, her türlü iftira var. Her türlü alçakça, haince, insafsızca davranış var. Yok madenin sahibi AK Partiliymiş, benim bir yakınımmış. AK Partili olduğu için biz o madeni ona vermişiz. O malum medya kuruluşları, o malum siyasetçiler, malum odaklar 301 şehit üzerinden fırsat devşirmek için avuçlarını ovuşturdular. Hani Gezi olaylarında birkaç ölüm olsa çok güzel olur diyenler vardı ya, madenden daha fazla şehidin çıkması için ahlaksızca temennide bulunuyorlar. Soma’nın yerini haritada gösterin deseniz inanın gösteremezler. Hayatında bir kere kömür ocağına indin mi sorsan mümkün değil, onlar çünkü kumsallarda dolaşıyor, ne işi var onun kömür ocağında, onların yapısı bu. Maden nedir, kömür nedir deseniz, inanın cevabını veremezler. Bu o madencileri, onların ailelerini değil evlerine, değil kapılarına, semtlerine dahi yaklaştırmazlar. Ama orada kendileri için bir siyasi rant görüyor, orada istismar edilecek cenazeler, orada cansız bedenler üzerinden sömürülecek fırsat görüyorlar. O şehitlerin aziz hatırasını çiğneyerek, o acılı annelerin, o acılı ailelerin acısını ayaklar altına alarak en zelil ve en sefil şekilde tam bir yağmacı anlayışıyla çirkin manzaralar resmediyorlar.

Değerli kardeşlerim, çıkmış bir insan müsveddesi Soma’daki madencilerin, bizim Manisa’da yaptığımız mitinglerde baretleriyle oraya katılışlarını gerekçe göstererek diyor ki; bunlar buna müstahaktır. Neymiş? Sadece Zeybek oynarken kendisi diz çökermiş. Şimdi ben diyorum ki; önce sen patronunun önünde diz çöktüğünü söyle, paranın önünde nasıl diz çöktüğünü söyle. Şöhretin, seviyesizliğin, basitliğin önünde nasıl diz çöktüğünü söyle. Sadece Zeybek oynarken diz çökermiş, evet sürüngen sürüngendir, ayağa kalkamaz ki diz çökebilsin.

Bir başkası çıkmış, yine aynı patronun dalkavuklarından, o da diyor ki; ne şehit, ne gazi, bunlar niyazi; bu da bu kadar alçak.

Bir başka edepsiz, bir başka ahlaksız çıkmış, bunun bir musibet olduğunu, o madencilerin ve bu milletin bunu hak ettiğini söyleyecek kadar şerefini, insanlığını, haysiyetini ayaklar altına alıyor. Çünkü Pensilvanya’daki örgüt liderini bir elebaşı değil haşa bir mehdi gibi, haşa bir mesih gibi görüyor. Ocaklarına ateş düşsün dedi ya, zavallı, küçük beyinli. Liderinin o bedduasının tuttuğunu, o bedduanın da gidip Soma’daki mazlum, masum madencileri bulduğuna inanıyor, yazıklar olsun. Bırakın bu milleti, bırakın bu toprakları, bu dine yaptığınız ahlaksızca saldırıdan dolayı yazıklar olsun.

Bir başkası, uluslararası bir televizyonun Türkiye’deki muhabiri gidiyor iki tane figüran buluyor, madenci yakınıymış gibi onlara rol yaptırıyor, bunu da bütün dünyaya servis ediyor.

Bir başka zavallı, AK Parti’ye oy verenler evlat acısı yaşasın diye tweet atıyor.

İçerideki bu fırsatçılar, dışarıda uluslararası basına da yalan, iftira, ne varsa servis edip kendi ülkesine düşmanın yapamayacağını yapmaya yelteniyor.

Değerli kardeşlerim, beyler bayanlar; biz bu fırsatçılığa pabuç bırakmayız, biz bu ahlaksızlığa eyvallah demeyiz. Bizim medeniyetimizde, bizim kültürümüzde buna nebbaşlık denir, mezar soygunculuğu denir. Biz bu kirli ellerin, bu kirli zihniyetin şehitlerimizin aziz hatırasına dokunmasına müsaade etmeyiz. Bir grup geldi oraya Taner Bakanımla görüşmeye. Şu anda bunlar bu Parlamentoda. Neymiş? Ocakta Suriyeliler varmış. İşte bize müsaade edin ocağa girelim, içeride gerçekten Suriyeli var mı, yok mu, bunu yerinde tespit edelim. Adama bak ya, yani Türkiye Cumhuriyeti’nin Enerji Bakanı burada Suriyeli falan filan yok diyor, bu açıklamayı yapıyor. Kendi Enerji Bakanının söylediğine inanmıyor, neymiş? Kendisi ocağa girecekmiş de orada Suriyeli arayıp bulacakmış. Ya sen orada ölüverirsen senin halin ne olacak? Bir de affedersin senin sorumluluğunu mu üstleneceğiz? Tabii Bakanımız da, hayır sokmuyorum sizi dedi, hadi güle güle, gönderdi. Ya böyle bir şey olabilir mi, bu nasıl bir anlayıştır. Bunlar bu kadar siyaseti basite indirgedi. Millet yasını tutuyor, 77 milyon acı içinde kıvranıyor, buradan siyasi, ideolojik rant devşirmeye çalışıyor.

Biz 77 milyon değerli kardeşlerim, bu acıyı paylaşacağız, biz milletçe yasımızı tutacağız. Milletçe vakar içinde dualarımızı edeceğiz. Şehitlerimiz üzerinden rant devşirmenin değil geride bıraktıkları yaralı yüreklerin tedavisi için uğraşacağız. Sokaklardaki o çirkin manzara bilin ki Türkiye manzarası değildir, milletin hissiyatı hiç değildir. Benim aziz milletim acısını polisle çatışarak, molotof atarak, havai fişekleri atarak, sağı solu taşlayarak göstermez. Bu aziz millet acısını 1000 yıllık bir medeniyetin takipçisi olarak vakarla gösterir, sabırla gösterir, tahammülle gösterir. Türkiye bu acıyı aşacak değerli kardeşlerim, Türkiye bu yaraları saracak. Biz büyük bir devletiz, büyük bir milletiz. Nice acılar yaşadık, nice badireler atlattık, hepsinden kardeşlikle çıktık. Bu acıyı da aşacak, inşallah gönülleri ferahlatarak, kırık kalpleri tamir ederek geleceğe umutla yürüyeceğiz.

Ben tekrar şehitlerimize rahmet, ailelerine sabır, metanet, aynı şekilde milletimize de sabır ve metanet diliyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, çok değerli misafirler; biz Soma’nın tabii acısını yaşarken Bosna Hersek ve Sırbistan da büyük bir sel felaketiyle mücadele ediyorlar. Verdikleri kayıplarına acısını biz de aynen yaşıyoruz. Bosna Hersek Başbakanıyla, Cumhurbaşkanlığı Konseyi Başkanıyla görüşmelerimi yaptım ve kendilerine talepleri istikametinde ihtiyaçlarını gidermek üzere yardımlarımızı gönderdik, gönderiyoruz. Sırbistan Başbakanıyla az önce de söylediğim gibi yine telefonla görüşmemizi yaptık, onlara da TİKA vasıtasıyla, AFAD’la, Kızılay’la yardımlarımızı gönderiyoruz.

Değerli kardeşlerim, bütün yardımlarımızı bölgeye ulaştırdık, ulaştırıyoruz. Her iki ülke de çok sayıda bizden istekleri, çünkü Sava Nehrinin taşması sebebiyle çok ciddi manada Saraybosna olsun Bosna Hersek, öbür tarafta Sırbistan gerçekten sel afetiyle karşı karşıya, bizden bol miktarda kum torbası istediler ki kum doldurup bu afeti engelleyelim. Biz de kendilerine hemen ilk etapta 120 bin kadar kum torbasını gönderdik. Ve 1000 adet battaniye, jeneratör, pompa gibi malzemeler, arama kurtarma ekipmanları aynı şekilde bu ülkelere ulaştırıldı. Gerek Bosna Hersek’e, gerek Sırbistan’a yaşadıkları bu afetten dolayı geçmiş olsun dileklerimizi, başsağlığı mesajlarımızı tekrar iletiyor, her türlü yardıma, desteğe hazır olduğumuzu buradan tekrar tekrar ifade etmek istiyorum.

Bu arada geçtiğimiz hafta bildiğiniz gibi CHP İstanbul Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu’nu yitirdik. Kendisine Allah’tan rahmet, ailesine ve CHP’ye başsağlığı diliyorum.

Ve yine bu arada 18. dönem yine CHP milletvekili arkadaşımız da, o da bugün Meclisimizin önünde az önce merasimi yapıldı, onu da ebediyete uğurladık, ailesine başsağlığı temennilerinde bulunuyoruz.

Bir kez daha Rabbim aziz milletimize, ne de başka milletlere bu tür acılar yaşatmasın temennisinde bulunuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarınızda sizlere kolaylıklar temenni ediyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.

dbLogoBeyaz doçent copy
akp

© 2024. Tüm Hakları Saklıdır. Sitede bulunan hiçbir materyal izinsiz kullanılamaz.