loader image

Başbakanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın 10 Haziran 2014 Grup Konuşması

Grup Toplantımıza katılan tüm misafirlerimize hoş geldiniz diyor, heyecanlarından, ahde vefalarından, coşkularından dolayı hepsine tek tek teşekkür ediyorum.

Grup Toplantımızın ülkemiz, milletimiz, demokrasimiz için hayırlara vesile olmasını da Rabbimden niyaz ediyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli misafirler; Türkiye İstatistik Kurumu bugün saban saatlerinde 2014 yılının ilk çeyreğine ait büyüme rakamlarını açıkladı, bu yılın ilk çeyreğinde Türkiye ekonomisi yüzde 4,3 oranında bir büyüme kaydetti. Birçok ülke ekonomisinin daraldığı ya da çok cüzi oranlarda büyüdüğü bir ortamda, Türkiye ilk çeyreğe ait bu büyüme oranıyla bir kez daha çok farklı bir konumda olduğunu tüm dünyaya gösterdi.

İlk çeyrekteki bu büyüme oranıyla gayrisafi milli hasılamızda da bazı yeni rekorlar elde ettik. Türkiye’nin milli geliri bildiğiniz gibi 2002 yılında 230 milyar dolardı, biz yıllık ortalama yüzde 5 büyüme oranıyla 2013 yılsonunda bu rakamı 820 milyar dolara çıkarttık, yani 11 yılda 3,5 kat büyüme kaydetti. Türk Lirası bazında 2013 yılı sonunda milli gelirimiz 1 trilyon 562 milyon liraya ulaşmıştı, şimdi bugün açıklanan ilk çeyrek büyüme oranlarıyla hesaplandığında, geriye dönük 12 aylık milli gelirimiz Türk Lirası bazında 1 trilyon 614 milyar liraya ulaştı.  Türk Lirası bazında Cumhuriyetimiz tarihimizin yeni bir rekorunu böylece elde etmiş olduk.

Bu büyüme rakamlarına ilişkin burada birkaç hususu özellikle vurgulamak istiyorum.

Bakın, bugün açıklanan büyüme rakamları 2014 yılının Ocak, Şubat ve Mart aylarına ait. Ekonominin üzerinde 17 ve 25 Aralık darbe girişimlerinin olumsuz etkisi vardı, aynı zamanda hatırlayın bir seçim sürecini yaşıyorduk. Bu olumsuz faktörlere rağmen, sanayicimiz, iş adamlarımız, girişimcilerimiz, ihracatçılarımız, esnaf, çiftçi, işçilerimiz morallerini bozmadılar, istikrara inandırlar, Hükümete güvendiler ve Türkiye’yi büyütmeye devam ettiler. Ekonominin tüm tarafları 30 Mart seçimlerinin mali disiplini ve para politikalarını etkilemeyeceğini gördüler, çünkü biz 3 Kasım’ın ardından 6 seçimin tamamında mali disipline ve para politikalarına azami hassasiyet gösterdik, seçimlerin ekonomiyi yıpratmasının önüne geçtik. 3 Kasım’ın ardından 7’nci seçimde de, yani 30 Mart seçimlerinde de Hükümetimizin hiçbir şekilde taviz vermeyeceği anlaşıldı, güven ve istikrar güçlü bir şekilde devam etti, bu büyüme oranlarını böylece yakalamış olduk. 17 ve 25 Aralık darbe girişimleri eğer başarıya ulaşsaydı, darbeler eğer istediklerini elde etmiş olsaydı, inanın Türkiye bugün bu rakamlara ulaşamayacaktı.

Bakın, Cumartesi günü Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin Genel Kuruluna katıldım ve orada da ifade ettim, 25 Aralık için hazırlanan, sonra panik halinde imha edilen bir iddianame var, sizler de bu son günlerde bunları okuyorsunuz. Bu iddianame emniyet içindeki bir grup tarafından bir fezleke olarak hazırlanıyor, hakim ve savcıların imzalarıyla usulsüz dinlemeler yapılıyor, çok sayıda iş adamı, özellikle de küresel ölçekte projeleri üstlenmiş iş adamları son derece keyfi iddialarla bu fezlekeye alınıyor, şahsım bu fezleke suç örgütü lideri olarak tanımlanıyor,  fezlekenin birçok yerinde dönemin Başbakanı ifadesi geçiyor, Bakanlar Kurulundaki tüm arkadaşlarım, ayrıca yakın çalışma arkadaşlarım örgüt üyesi olarak gösteriliyor. Eğer 25 Aralıkta kirli emellerini gerçekleştirip bu darbeyi yapabilselerdi, örgüt lideri dedikleri şahsımdan başlayıp bakan arkadaşlarımı, çalışma arkadaşlarımı, çok sayıda iş adamını tutuklayacak, Yassıada benzeri mahkemelerde dönemin Başbakanı diyerek yargılayacaklardı, bunun hazırlıkları yapılmıştı.

Burada bir kez daha vurgulamakta fayda görüyorum; bazı iş adamlarını bu iddianamenin içine almak için gerçekten çok şaşırtıcı, çok ürpertici kriterler kullandılar. Bir iş adamına bakıyorlar, oğlu bu paralel yapının okullarından birinde okuyor, fezlekeye almayalım, böyle diyorlar. Sonra bir de gazete aboneliğine bakalım diyorlar, bakıyorlar ki o malum bir tanesinin abonesi değil, o zaman fezlekeye alalım diyorlar, hukuku işte bu kadar acınası bir duruma düşürüyorlar. Anayasa değil,  yasalar değil, şüphelinin çocuklarının okuduğu okul, abone olduğu ya da olmadığı gazete ve gazeteler bir hukuk kriteri olarak kullanılıyor.

17 ve 25 Aralık’ta başarısız olunca, karşılarında bir Hükümet bulunca bu belgeleri imha etmek istediler, tüm bu belgeler şimdi ortaya çıkarıldı, emniyetin bilgisayarlarından bu belgeler kurtarıldı. Ayrıca, bu belgeleri hazırlayanların darbe girişimini teyit eden ifadeleri de alındı. Bu aşamadan itibaren, hukuk yoluyla tüm bu ve buna benzer girişimlerin hesabı sorulacak. Hiç kimsenin Türkiye’nin istikbaline, istiklaline, özellikle de Türkiye’nin kardeşliğine ve Türkiye ekonomisine tuzak kurma hakkı yoktur, haddi de yoktur.

Bakın, bu darbe girişimi gerçekleşmiş olsaydı, biz bugün bu büyüme rakamlarını göremeyecek, bu oranda bir büyümenin sevincini yaşamayacaktık. Hükümeti devrilmiş, yeniden koalisyonlara mahkum edilmiş, geleceği tamamıyla belirsiz bir ülkede belki de bugün çok derin bir kriz ve kaosu yaşıyor olacaktık. Allah’a hamdolsun bu tuzağı gördük, bu tuzağı bozduk ve bugün işte 12 yıl boyunca olduğu gibi yine tarihi rekorları konuşuyoruz.

Mayıs ayında ihracatımız geçen yılın aynı ayına göre rekor düzeyde artık kaydetti, geriye dönük 12 aylık ihracatımız 156 milyar dolara ulaşarak Cumhuriyet tarihimizin en yüksek rakamına ulaştı.

Merkez Bankası rezervimiz 131 milyar dolara yükselerek geçen yılın Mayıs ayındaki rekor seviyesine yeniden yaklaşıyor. Bildiğiniz gibi, Mayıs ayında geçen yıl 135 milyar dolara ulaşmıştık, şimdi inşallah onu yeniden yakalıyoruz, yakalayacağız.

Borsa İstanbul geçen yıl Mayıs ayında 93 binin üzerine çıkmış, yaşanan olayın ardından 60 bine kadar düşmüştü, şimdi 81 puanın üzerine çıkarak yeniden o eski günlerdeki seviyeye doğru tırmanmaya başladı. İnşallah bu süreci muhafaza ederek, istikrar ve güveni en güçlü şekilde muhafaza ederek Türkiye’nin kararlılık içinde büyümesini sürdüreceğiz.

Bugün açıklanan büyüme oranlarının ülkemiz için, milletimiz için, ekonomimiz için hayırlı olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.

Bu başarılı büyüme oranlarında 77 milyonun her bir ferdinin emeği var, alın teri var. Aziz milletimizi bu büyük başarıdan dolayı tebrik ediyorum.

Sanayici, girişimci, yatırımcı, ihracatçı, esnaf, memur, çiftçi, özellikle de işçi kardeşlerim başta olmak üzere bu büyüme oranlarına emeğiyle, alın teriyle, aklıyla, cesaretiyle katkı sunan herkesi kutluyor, her birine ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, biz olayların ardındaki asıl niyeti anladığımız, asıl gayeyi, asıl hedefi gördüğümüz için, bunun bilgisine vakıf olduğumuz için, yaklaşan tehlikeyi hissettiğimiz için gövdemizi, canımızı, ortaya koyuyoruz.

Haftalarca Türkiye ve dünya kamuoyuna Gezi olaylarının sebebi ağaçtır, parktır diye propaganda yaptılar. Gezi olaylarının sebebi hemen ertesi günden itibaren hiçbir zaman ağaç olmadı, park olmadı, çevre hassasiyeti olmadı, orada başka hesaplar görülmek isteniyordu. Hatta içlerinden birinin, hala anlamıyor musunuz, bu işin sebebi ne ağaçtır, ne çevredir diyordu. Orada büyüyen Türkiye’de ciddi bir kaos oluşturmak, büyüyen Türkiye’yi yeniden eski günlerine döndürmek gayesi taşınıyordu. Aynısını 17 ve 25 Aralık’ta yaptılar, Türkiye içinde ve dışında bunun bir yolsuzluk operasyonu olduğu algısını yaymaya gayret ettiler. Bu operasyonların yolsuzlukla uzaktan, yakından ilgisi alakası yoktu, amaç Hükümeti yıpratmak, hatta bunun da ötesine geçip Hükümeti devirmek, seçilmiş Hükümeti mahkemelerde yargılamak ve mahkum etmekti. Gerek Gezi olaylarında, gerek 17-25 Aralık operasyonlarında Türkiye çok ciddi bir tehlike atlattı, çok büyük bir badireyi aştı, hatta hiç mübalağa etmeden söylüyorum, Türkiye uçurumun kenarından döndü. İnanın, eğer Gezi olaylarının 25 Aralık darbe girişiminin arkasındaki asıl niyeti görmemiş olsaydık, şu anda 77 milyon bugünkünden çok farklı bir Türkiye’de, o eski Türkiye’de yaşıyor olacaktık. Bu alçakça saldırılar karşısında öfkeli olmayacağız da ne yapacağız? Bu haince girişimler karşısında dimdik durmayacak, sert, onurlu, omurgalı bir duruş sergilemeyeceğiz de, bunu ne zaman yapacağız?

Merhum Menderes, mekanı Cennet olsun, son derece nazik, ince, son derece duyarlı bir insandı, millete yaptığı o kadar hizmetin karşılığında birilerinin gelip de kendisini tutuklayacağına, düzmece mahkemelere çıkaracağına, sonra da idam edeceğine hiç inanmamıştı. Canını verdi, ama bize de ibretlik bir miras, ibretlik bir ders bıraktı. Sanmayın ki bu Vandallar karşısında yumuşak olursanız geri adım atarlar, sanmayın ki bu Türkiye düşmanları karşısında müsamahakar olursanız bunlar amaçlarından geçerler.  Bizim hürriyetimizi, Türkiye’nin de istikbalini karatmak için yola çıkmış hiç kimseye eyvallah etmeyiz, hoşgörü göstermeyiz, öfkemizi de onlardan asla sakınmayız.

Değerli kardeşlerim, ne diyorlar? Başbakan çok sert, Başbakan çok öfkeli. Ha, sen benim hürriyetime, benim ülkemin istiklaline kastedeceksin, bu milletin sofrasındaki ekmeğe gözünü dikeceksin, ben yumuşak başlı olacağım, öyle mi, bunu istiyorsun? Sen darbe senaryoları yazacaksın, hazırladığın iddianamelere dönemin Başbakanı ifadesini koyacaksın, ben buna göz yumacağım, öyle mi?

Bakın, şuraya dikkatlerinizi çekiyorum değerli arkadaşlar: Gezi olaylarında başarısız oldular, 17-25 Aralık darbe girişiminde başarısız oldular, şimdi terör meselesi üzerinden yeni bir senaryoyu devreye alma hazırlığı içindeler. Doğu ve Güneydoğu’da bazı il ve ilçelerde sergilenen şımarıklığın artık sınırları zorlar bir noktaya geldiğini görüyoruz. Şimdi çıkacak birisi garnizonun duvarlarını aşacak, ondan sonra Türk Bayrağını indirecek, o Türk Bayrağını indirirken orada olan görevliler seyredecek. Neymiş? Çözüm sürecini sekteye uğratmayalım. Ne demek ya, ne demek çözüm sürecini sekteye uğratmayalım? O garnizonun içine girip de Bayrağı indireni orada her halükarda neyse alacaksın, indireceksin, gereğini de yapacaksın; yapmıyorsan sorumlusun.  Herhalde ben Ankara’dan gelip de oradaki Bayrağı indireni oradan indirmeyeceğim, oradaki görevli bunu indirecek. Burada çözüm süreci, böyle bir şey olmaz ya, böyle bir şey olmaz. Bunun gereği neyse onu yapmaya mecbursun, askerin burada bahanesi olamaz, polisin burada bahanesi olamaz, gereğiyle neyse bunu yapacaksın.

Ben buradan Güneydoğu’ya, orada yaşayan tüm kardeşlerime sesleniyorum; yollar kesiliyor, ne olacak? Efendim, çözüm süreci sekteye uğramasın. Arkadaşlar, böyle bir mantık olmaz. Gelip yolları kesen bu eşkıyalara, bu teröristlere, evet, orada jandarması da, polisi de haddini bildirecek durum ne olursa olsun. Bir devletin görevi yol emniyetini sağlamaktır, can emniyetini sağlamaktır, mal emniyetini sağlamaktır, eğer sen bunları yapamıyorsan görevli olarak, orada onlara da biz bütün gerek teftiş, gerekse onlarla ilgili yapılan uygulamayı yaparız.

Bir defa bunları tabi gözden tekrar geçireceğiz. Şu anda ilgili bakanlıklarımız, kurumlarımız gerekli adımları attılar, atıyorlar, bazıları görevden alındı, alınacak olanlar var, gözaltına alınanlar var vesaire, süreç devam ediyor, edecek.

Bir kere, şunu en baştan söylemek durumundayım: Türkiye Cumhuriyeti Bayrağına bu saldırıyı yapan hain, alçak, arkadan seyreden alçaklar, aslında onları oraya gönderen efendileri tarafından ölmeye gönderilmiş bir piyondan başka bir şey değildir. Silahlı efendileri için o piyonun kanının, canının, onun anne, babasının acısının zerre kadar değeri yoktur, o piyon vurulup ölmesi için oraya gönderildi. Oradaki görevli askeri personel de gerekli tedbiri almayıp Bayrağın indirilmesine engel olmayarak bir başka istismarın önünü açtı. Sadece onlar değil, bakın burada başka istismar çeteleri de var, bu terörist tel örgüyü aşarak garnizonun içine giriyor ve bu alçakça eylemi gerçekleştiriyor. Dün de ifade ettim, bu konuda gerekli araştırma, soruşturma yapılacak ve ihmali olanlardan hesap sorulacak dedim. Ve iki tanesi şu anda görev yerleri değiştirilerek orada görevden alındı, şu anda bazı zanlılar gözaltına alındı, kamu görevlileri hakkında da idari soruşturmalar başlatıldı.

Bakın, yazılan senaryo çok açık; eğer o maşa o sırada vurulursa terör örgütü ve HDP onun üzerinden kitleleri tahrik edecek. Ama bu alçakça eylemi gerçekleştirdiğinde de MHP, CHP tarafından, paralel basın tarafından, malum medya tarafından Bayrağın indirilmesi bir fırsat olarak kullanılacaktı. O hain etkisiz hale getirilmedi, ama beklendiği gibi Bayrağımıza yapılan saldırı bir nefret ve ırkçılık vasıtası olarak kullanmaya başlandı. MHP ve CHP hemen istismara başladılar, çözüm sürecinden zaten rahatsız olan paralel medya ve diğerleri ırkçılık akan manşetlerini hemen devreye soktular. O hain vurulsaydı Doğu ve Güneydoğu karıştırılacaktı, vurulmadı, şimdi kuzey, güney, batı karıştırılmaya, tahrik edilmeye, istismar edilmeye başlandı.

Arkadaşlar, deyim yerindeyse, adeta bıçak sırtında yürüyoruz, kan tacirlerinin, kaos ve kriz baronlarının pusuda beklediği, düşmemiz, tökezlememiz için ellerini ovuşturdukları son derece hassas bir zeminde yürüyoruz.  MHP, yeniden şehit cenazeleri gelsin diye pusuda bekliyor, çünkü yapacağı hiçbir şey yok, bir işe de yaradığı yok, durumu bu. CHP, kendisine iktidar alanı açılsın diye her türlü kaos ve krizi besleyerek pusuda bekliyor. İşte görüyorsunuz, CHP’nin Genel Müdürü televizyona çıkıyor, ne diyor? 17 çözüm önerimiz var diyor, birinciyi söylüyor, ikinciye gelince unuttum diyor. Sonradan anlaşıldı ki, madde sayısı da 17 değil 19’muş, bunu da hatırlamıyor, meselenin bu kadar dışındalar. Yaşatmanın, çözümün tarafında hiç olmadılar, ama nerede cenaze varsa, istismar etmek varsa onun için oraya koştular. HDP silahların gölgesinde şiddet ve kandan beslenen siyaset günlerine dönmek için o da pusuda bekliyor. Paralel medya, diğer medya çözüm sürecinin başarısız olması, çatışmaların yeniden başlaması, yeniden kan akması için her türlü çirkinliği yapıyor. Şu anda o paralel medyanın, o malum medyanın gazete sayfalarına, televizyon ekranlarına, internet sitelerine bakın, bu son olayları bir çatışma vesilesine döndürmek için çırpındıklarını göreceksiniz, yeter ki Hükümet zarar görsün. Bunlar için kan akmış, gözyaşı akmış, ayrımcılık ve nefret yayılmış, inanın hiç umursamadılar, hiç de umursamıyorlar.

Arkadaşlar, bu ülke 30 yıldır sadece terörle mücadele etmiyor, bu ülke 30 yıldır terörün bataklığında üreyen işte bu kirli zihniyetle de mücadele ediyor. Terörü bir geçim kapısı haline getirmiş, yoksul çocukların ölümünü kendisine bir rant haline getirmiş kan baronlarıyla da bu ülke mücadele ediyor. İnanın, bunlar için en iyi Kürt ölü Kürt’tür, bunlar için en iyi Alevi ölü Alevidir. Vatanına ihanet eden, ama mütedeyyin maskesi takan örgütlerin dizinin dibine çökerler, ama gerçek mütedeyyinden korkar, onu yok etmek için her şeyi yaparlar. Hiçbir zaman yaşatmanın tarafında olmadılar, hiçbir zaman çözümün yanında olmadılar, ama cenaze olduğunda akbabalar gibi o cenazelerin başına üşüşmekten de kaçınmadılar.

Bakın hem sizlere, hem aziz milletime, 77 milyona yürekten sesleniyorum; bıçak sırtında ilerlediğimiz bir süreçte, akbabaların pusuda beklediği böyle bir süreçte, 77 milyon bu gerilim tuzağına, bu istismar tuzağına düşmeyeceğiz.

Şunu özellikle vurguluyorum: Terör örgütünün yaptığı alçakça eylemleri benim Kürt kardeşime hiç kimse genellemesin. Her zaman ifade ettim, ne HDP, ne de terör örgütü benim Kürt kardeşlerimi temsil etmiyor. Kürt kardeşlerimle aramıza bunlar giremediler ve giremeyecekler.

Bizim en hassas değerlerimizi istismar etmek için ellerinden geleni yapacaklar, Bayrağımız, vatanımız, birliğimiz, kardeşliğimiz üzerinden her türlü alçakça saldırıyı yapmaya çalışacaklar. Bizi kendilerinin o debelendiği o bataklığa, o tezgaha, o tuzağa çekmek isteyecekler. Buna bugüne kadar aldanmadık, bundan sonra da aldanmayacağız. Milletimin hiçbir ferdi, hiçbir şehrimizdeki vatandaşımız, kardeşimiz bu tahriklere gelmesin, bu oyunlara aldanmasın.

Şundan hiç kimsenin şüphesi olmasın: Bu millet de, bu devlet de hiç olmadığı kadar güçlü, hiç olmadığı kadar dirayetli ve özgüven içindedir. Bayrağımıza el uzatan haine de, onu oraya gönderen silahlı efendilerine de bu devlet gereken cevabı en sert şekilde verir, bunun böyle bilinmesi lazım. Günlerdir şımarıkça yol kesenlere, sokaklarda terör estirmeye çalışanlara gereken cevabı verecek güç ve kudretteyiz, ama biz büyük devlet refleksiyle, büyük devlet aklıyla hareket edeceğiz. Büyük devlet 3-5 piyonun ya da piyonların arkasına saklanmış korkakların tahrikiyle yolundan sapmaz, planlarından, projelerinden, politikalarından vazgeçmez. Hem o provokatörlere haddini bildirecek, hem de çözüm sürecini hassasiyetle muhafaza edecek, ilerleteceğiz.

1,5 yıldır bütün Türkiye, özellikle de Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizdeki vatandaşlarımız 30 yıldır hasret kaldıkları bir barış, özgürlük ve demokrasi sürecini yaşıyorlar, kepenkler kapatılmıyor, sokaklarda çatışma görüntüleri yok. Yıllardır gidilemeyen köylere, mezralara gidiliyor, tarım yapılıyor, hayvancılık yapılıyor, yıllardır çıkılamayan dağlara çıkılıyor, oralarda piknik yapılıyor, halaylar çekiliyor, bölgede yatırım artıyor, bölgeye gelen turist sayısı artıyor, derin yaralar tedavi ediliyor, o derin tahribat tamir ediliyor. Tam da böyle bir zamanda, tam da huzur, kardeşlik, barış, özgürlük, demokrasi filizleri çiçek açmışken, o eski günleri geri getirmeye çalışanlara, inanıyorum ki en başta bölge halkı prim vermeyecektir.

Aslında bu HDP’yi, bu terör örgütünü korkutan, Doğu ve Güneydoğu’daki annelerin yürekli itirazı oldu, bunları çok rahatsız etti. İşte Okmeydanı’nda yaşlı bir teyzenin o yüzü maskeli… Madem korkmuyorsun, çekinmiyorsun, yüzünde o maske niye? O suratındaki maskeyi çıkarsana. Ama o yaşlı teyze hepsinin üzerine üzerine gidiyor ve onlara orada gereken cevabı, gereken dersi veriyor; bu anlamlıdır. Tabi bunlar annelerin itirazına alışık değiller, bugüne kadar annelerin kucaklarından yavrularını aldılar, keyfice kendi kirli emelleri uğruna o çocukları son damla kanlarına kadar sömürdüler, o anneleri de zorbalıkla sindirdiler. Şimdi anneler itiraz edince, anneler Diyarbakır Belediyesi önünde eylem yapınca neye uğradıklarını şaşırdılar. Eski Türkiye’ye annelerin ağladığı, annelerin evlat acısı çektiği o eski günlere geri dönmek istiyorlar ama en başta anneler buna izin vermeyecek. Biz de, bizim kadar aziz milletimiz de bu eli kanlı örgütün ne yapmak istediğini çok iyi görüyoruz. Güvenlik güçlerinin sert müdahale etmesini, yeni kayıpların olmasını, özellikle bu kayıplar üzerinden istismar üretmeyi istiyorlar. Son raddeye kadar buna müsaade etmeyecek, sabrımızı, soğukkanlılığımızı muhafaza edeceğiz. Bakın buradan bir kez daha tekrarlıyor ve açık açık ifade ediyorum; sabrımızın da bir sınırı vardır. Çözüme ve barışa yönelik sabotajlara karşı sabrımızın bir sınırı var. Çocukları öne sürüp şımarıkça eylemler yapanlara karşı sabrımızın bir sınırı var. Bizim sabrımızı test etmeye hiç kimse yeltenmesin. Yeni Türkiye’nin kazanımlarını sabote etmek isteyenlerin gözlerinin yaşına bakmayız, kusura bakmasınlar.

Bunlar o kadar seviyesiz, o kadar ahlaki noktada kayba uğramış ki, ya bunlar üç-beş çocuğun arkasına sığınırlar veya bayanları öne sürüp onların arkasına sığınırlar; yaptıkları budur. Kendileri ortaya çıkmazlar. 77 milyonu tedirgin etmek, huzursuz etmek isteyenlerin şımarıklığına boyun eğmeyiz. HDP, bölgenin CHP’si olmaya çalışıyor. Bölge halkını tıpkı CHP’nin geçmişte yaptığı gibi faşizmle, baskıyla, zulümle sindirmeye çalışıyor. Eğer HDP bu faşist tavra, bu silahların gölgesinde siyasete devam edecekse onu da muhatap olmaktan çıkartır, tümüyle oradaki kardeşlerimizle muhatap oluruz. Zaten Kürt kardeşlerimizin en fazla teveccüh ettiği parti AK Parti. Eğer HDP, bir siyasi parti olmayı başaramazsa, gider Kürt kardeşlerimizle el ele verir onlarla birebir yüz-yüze bu işin mücadelesini birlikte yürütürüz. Doğu’daki, Güneydoğu’daki Kürt kardeşim, bu HDP’nin, bu terör örgütünün faşizmine boyun eğmesine rıza göstermesin. Bunların ırkçı, ayrımcı politikalarına, bunların baskı ve zulüm eylemlerine boyun eğmesin. Yoksul Kürt çocuklarının kanıyla beslenen bu örgütlere benim Kürt kardeşim prim vermesin. 1,5 senede çok büyük mesafe kaydettik. Allah’ın izniyle, milletimizin sağduyusu ve desteğiyle biz bu çözüm sürecini çok daha ileri noktalara taşıma kararlılığı içindeyiz ve göreceksiniz taşıyacağız. Türkiye için çözümden başka bir seçenek, çözümden başka bir tercih yoktur. Her ne şekilde olursa olsun biz bunu başaracak, yeni Türkiye’yi de kardeşlik üzerine inşa etmeyi sürdüreceğiz.

Değerli milletvekili arkadaşlarım; bakın Cumartesi günü İstanbul’da son derece anlamlı, son derece önemli bir temel atma törenini gerçekleştirdik. İstanbul’un Avrupa yakasında Yeniköy ve Akpınar arasında Karadeniz Sahil Şeridinde yıllık yolcu kapasitesi 150 milyon olan dünyanın en büyük havalimanını inşa ediyoruz. Büyüklüğüyle, kapasitesiyle, ihtiva ettiği önemiyle bu proje Cumhuriyet tarihimizin en büyük projelerinden biri olma özelliğini taşıyor. Burada sadece bir havalimanı değil adeta büyük bir şehir inşa ediyoruz. Hastanesinden oteline, ibadethanesinden kongre merkezine kadar bir şehirde olması gereken ne varsa bu havalimanında olacak. Her türlü konforun yanında havalimanı kendi enerjisini üreten, çevreci, engelsiz ve yeşil havalimanı olarak inşa edilecek, bu şekilde hizmet verecek. Yani sadece büyük değil en yeşil, en sosyal, en modern havalimanını da Türkiye’ye, dünyaya kazandırmış olacağız. İnşallah havalimanı tamamlandığında doğu ile batı, kuzey ile güney arasında çok önemli bir merkez haline gelecek. Bu havalimanıyla Türkiye’nin ticareti daha da canlanacak, ekonomisi daha da büyüyecek. Özel sektör firmaları havalimanını inşa edecek, 25 yıl buranın işletmesini yapacak, ayrıca da devlete bunun karşılığında kira ödeyecekler. Yani, kamu kaynaklarını kullanmadığımız gibi, bu havalimanı sayesinde kamuya çok önemli miktarda kaynak kazandırmış olacağız. İş bilenin, kılıç kuşananındır.

Bakınız temel atma töreninde de ifade ettim; biz aslında oraya sadece bir havalimanı değil, aslında bir zafer anıtı inşa ediyoruz. Bu zafer anıtı 91 yıllık Cumhuriyetimizin eriştiği seviyeyi gösteriyor. Bu zafer anıtı, Türkiye’nin istediğinde neleri başarabileceğini gösterecek. Bu zafer anıtı, bu havalimanını istemeyenlerin, onların saldırılarının nasıl püskürtüldüğünü tüm dünyaya anlatacak. Bu zafer anıtı, artık Türkiye’nin geldiği yeri, Türkiye’nin bölgesindeki, dünyadaki iddiasını gösteriyor. Bu büyük projeye boşuna karşı çıkmadılar. Yeşil dediler, ağaç dediler, yolsuzluk dediler ve burayı inşa edecek olan müteahhit firmalara da aynı yakıştırmayı yaptılar, onları da o örgütün içerisine soktular. Düşünebiliyor musunuz, ülkenizde böyle devasa bir yatırıma giriyorlar ve bunu kendi öz sermayeleriyle, kendi kredi kabiliyetleriyle gerçekleştiriyorlar, bunları da o işin içine sokuyorlar. İnanın bütün bu yalanların ardında işte bu zafer anıtının engellenmesi yatıyor. Türkiye’nin rakipleri, Türkiye’nin büyümesini hazmedemeyenler içeride ve dışarıda işte böyle bir zafer anıtının dikilmesini, böyle küresel bir projenin inşa edilmesini istemiyorlar. Ne acıdır ki, Türkiye içindeki maşalarını kullanarak hem bu projenin, hem de Türkiye’nin büyümesinin önüne geçmek istediler. Bütün saldırıları geride bıraktık, işte Cumartesi günü muhteşem bir törenle ve 80 bine yakın İstanbullunun katılımıyla bu büyük projenin temelini attık. İnşallah 29 Ekim 2017’de bu projenin ilk etabı tamamlanacak, dünyanın en büyük havalimanına artık uçaklar inip kalkmaya başlayacak.

Bitmedi, bir başka büyük projenin teslim törenini de bugün Grup Toplantımızın ardından inşallah gerçekleştiriyoruz.

Değerli arkadaşlar, 2004 yılında İtalyanlarla yaptığım görüşmeler neticesinde olayı bir yere getirdik ve bunu Mekanica, Agusta Westland, bunlarla yaptığımız görüşmelerdi ve dönemin İtalya Başbakanı Sayın Berlusconi ile yaptığımız görüşmelerdi ve bu görüşmeler neticesinde 7 Eylül 2007’de çok önemli bir projeyi ülkemizde başlattık. Savunma Sanayi Müsteşarlığımız ve TUSAŞ aralarında bir sözleşme imzalayarak ATAK adı verilen taarruz ve taktik keşif helikopterinin imalatına başladılar. TUSAŞ’ta bu amaçla bir üretim hattı kuruldu. Bir helikopterin gövdesi bulunan yaklaşık 6400 adet parçadan 6200 tanesi TUSAŞ tarafından üretildi. Yine ATAK Helikopterinin merkezi kontrol bilgisayarı, kumanda sistemi, hedef tespit ve nişangah sistemi, yer belirleme sistemi, yani seyrüsefer görev, kumanda, görüntüleme, haberleşme, elektronik hat ve silah kontrol sistemleri de Aselsan tarafından geliştirildi, sistemi öyle kurduk. Ortaya öyle bir tasarım çıkardık ki, inşallah yakın bir zamanda Türkiye’nin en önemli ihraç mallarından biri işte bu ATAK helikopterleri olacak.

Değerli arkadaşlar, kendi ürettiğimiz her bir helikopterin 1360 beygir gücünde iki motoru var ve saatte 288 kilometre hıza ulaşabiliyor. Her bir helikopterimizin burnunda 20 milimetrelik 500 mermi kapasiteli top bulunuyor. Kanat altına toplam 76 adet roket yerleştirilebiliyor. İleride yapılacak üretimlerde bunlara ek olarak ATAK helikopterlerine cirit ve mızrak füze sistemleri ASELSAN tarafından geliştirilen telsiz sistemleri, radar, lazer, stinger sistemleri entegre edilecek. Bu helikopterlerden, yani ATAK helikopterlerinden 3 tanesinin teslim törenini bugün yapıyoruz. Ardından artık banta girdiği için ardından 6 tane gelecek, onun da ardından daha donanımlı olan 50 helikopterimizin üretimi tamamlanacak. Bu büyük projenin gerçekleşmesinde emeği olan Milli Savunma Bakanlığımızı, Genelkurmay Başkanlığımızı, Kara Kuvvetleri Komutanlığımızı, Savunma Sanayi Müsteşarlığımızı, TUSAŞ, ASELSAN gibi şirketlerimizi tebrik ediyorum. Ve bu konuda İtalyan dostlarımızı, İtalyan şirketini de bu konudaki destekleri sebebiyle özellikle kutluyorum. Bu projede görev alan mühendislerimizi, teknisyenlerimizi kutluyor, kendilerine teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, gerek cumartesi günü temelini attığımız proje, gerek bugün yapacağımız teslim töreni her şeyden önce milletimizin iftihar edeceği projelerdir. Bu projeler Türkiye’deki büyük değişimi en net şekilde gösteren, yeni Türkiye’nin nasıl bir ülke olduğunu en somut şekilde anlatan projelerdir. 92 yıl önce dedelerimiz ayaklarında yırtık çarıkla, ellerinde silah yerine orakla, dirgenle, yabayla düşmanın üzerine gidiyorlardı. Ama bugün kendi helikopterimizi üretiyor, kendi insansız hava araçlarımızı, uçaklarımızı, piyade tüfeklerimizi, tanklarımızı üretiyor, bunları ihraç etmeye hazırlanıyoruz. Bugün dünyanın en büyük hava limanını, Marmaray gibi, Avrasya tüneli gibi, üçüncü köprü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü gibi, İzmit Körfez Asma Köprüsü gibi küresel projeleri inşa ediyoruz. Bunları çok ağır saldırılara rağmen, çok ağır engelleme çabalarına rağmen yapıyoruz. Bunları içerden haince, dışarıdan alçakça taarruzlara rağmen yapıyoruz. Kim ne yaparsa yapsın, biz milletimize bir söz verdik: uzun ince bir yoldayız, gidiyoruz gündüz gece, gideceğiz gündüz gece.

Evet gece-gündüz yol almaya devam edeceğiz. Milletin ikbaline kasteden Gezi olayları milletin iradesi karşısında erimiştir. Yolsuzluk maskesi altında darbe girişimi milletin iradesi karşısında erimiştir. Bugün yapılan tahrikler de hiç kuşkusuz olmasın milletin iradesi karşısında eriyecek, tuz-buz olacaktır. Yeni Türkiye’nin ilerlemesini Allah’ın izniyle hiç kimse durduramayacak. Buradan tekrar söylüyorum; dünyanın en büyük hava limanının temelini atan, Atak Helikopterlerinin teslim törenine hazırlanan bir milletin mensubu olarak buradan tekrar ilan ediyorum; bu bölgede artık biz de varız, bu dünyada artık biz de varız.

Barış çağrılarımızla, demokrasi ve hukuk mücadelemizle, mazlumlara sahip çıkan güçlü irademizle istediğimiz her denklemde artık biz de varız. Bunu hazmedemeyenler hazmetsin. Bunu hazmedemeyip karanlık elleriyle Türkiye’yi karıştırmaya çalışanlar da o ellerini çeksinler. Bu ülkede artık hiç kimse ameliyat yapamaz, bu ülkeyi kimse karıştıramaz. Milletimin de işte böyle bir özgüven içinde olmasını istiyorum. Bu millet tıptı tarihte olduğu gibi, tıpkı ecdadının yaptığı gibi artık küresel ölçekte sesi çıkan bir millettir. Bu millet dünyanın en büyük ekonomilerinden birine sahip olan güçlü, dirayetli, onurlu bir millettir. Bu milletin kazanımlarına da, bu milletin dirliğine de birliğine de kardeşliğine de kim el uzatırsa bilsin ki o el boşta kalır. İşte onun için milletimden sağduyu istiyorum. sabır istiyorum. Büyük bir devletin, büyük bir milletin mensupları olarak aziz milletimin her ferdinin tahrikler karşısında sabırlı olmasını, vakar içinde davranmasını istiyorum. Ne maşa bir terör örgütü, ne hain paralel örgütü, ne de ülke içindeki ruhun zayıfladığını göreceksiniz. Bunların hiçbiri bu ülkeye istikamet çizemezler. 3-5 sokak olayının, 3-5 şımarığın yaptığı eylemler bu aziz milleti vakardan uzaklaştıramaz. Bütün bu maşalarla sonuna kadar mücadele edecek, Allah’ın izniyle 2023 Türkiye’sini, yeni Türkiye’yi birlikte yükselteceğiz. 

Değerli kardeşlerim bildiğiniz gibi dün komşumuz İran’ın Cumhurbaşkanı Sayın Ruhani ve heyetini Ankara’da ağırladık. Bugün Ankara’da yine görüşmelerine devam ediyorlar ve görüşmelerden sonra ayrılacaklar.

İran’la Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Toplantımızın ilkini gerçekleştirdik. Geçtiğimiz hafta da Türkmenistan ve Kırgızistan Cumhurbaşkanlarıyla benim Ankara’da görüşmelerim oldu. Ayrıca Cumhurbaşkanımız da Azerbaycan da dahil olmak üzere kendileriyle Bodrum’da bir zirve gerçekleştirdiler.

Bu hafta yine önemli temaslarımız, önemli açılışlarımız olacak. Hafta sonunda inşallah Artvin, Rize, Trabzon’u kapsayan üç günlük bir programımız olacak. Bir yandan Cumhurbaşkanlığı seçimleri için hazırlıklarımızı sürdürecek, istişarelerimizi sürdürecek, bir yandan da Meclis’te bildiğiniz gibi birçok tasarı ve teklifler üzerindeki çalışmalarımızı yoğunlaştıracağız.

Bu arada 13 Haziran Cuma günü okullarımız tatile giriyor. Tüm öğrencilerimize şimdiden hayırlı tatiller niyaz ediyorum. Bütün öğretmenlerimize de iyi tatiller diliyorum, emeklerinden dolayı kendilerine şükranlarımı sunuyorum.

Sizlere de Meclis çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Tüm misafirlerimize tekrar hoş geldiniz diyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum, sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.

 

dbLogoBeyaz doçent copy
akp

© 2024. Tüm Hakları Saklıdır. Sitede bulunan hiçbir materyal izinsiz kullanılamaz.